Atatürkün Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır diye bir lafı ..
"Gerek malımı, gerek canımı feda etmek dâhil vatanıma hizmet etmeye çalışırım. Servetimi makamımı şöhretimi terk ederim. Baktım ki, sorunlarına çare bulamadım. Baktım ki, bu işi benden daha iyi yapacak biri var. Baktım ki, mevzubahis vatandır. Benim için gerisi teferruattır" deyip iktidarı saltanatı bırakan nefisini ayakları altına alan bir siyasetçi gördünüz mü?
Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır
Gelelim "mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır" sözünün anlamına: Gerektiği zaman vatanım için hiçbir fedakârlıktan kaçınmam demektir.
Atatürk, en önemli özelliklerinden biri olan ileri görüşlülüğü sayesinde, o dönemde pek çok kişinin farkında olmadığı bazı gerçekleri sezmiş,“İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar” sözü ile havacılığın ne kadar önemli olduğunun altını çizmiştir.
Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır. Mustafa Kemal Atatürk.
İslâmî dilde, teferruatın birinci anlamında gördüğümüz “dal, budak” anlam kökünden gelen furûat, aynı işlevi görüyor: ikinci derecede önemli olan, içtihada bırakılmış hususlar anlamındadır. Teferruat, bunun daha ‘seküler’ karşılığı. Yine de, “teferruatı hakikat olarak yaşama aldanışına düşmeme” uyarılarına rastlanabilir.
"Bu durum sürdürülebilir değil. Yasak koyduğunuz zaman bunun karşısında 'Ben sana yasak koyayım ama sen bana hiçbir şey yapma' demek tabiatın kuralına aykırı. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Rusya'nın bize koyduğu yasaklar, iki ülke liderinin siyasi anlamda çok pozitif diyalog yakalamasına da uygun değil. Gelmiş olduğumuz noktayı ben olumlu olarak görüyorum. Yakın bir sürede de çözümle ilgili adımlar atabileceğimize inanıyorum. Rus Bakan'ın yaptığı açıklamada da 'Sırtımızdan bıçaklandık' herhalde yanlış bir tercümedir. Bu bıçaklanma meselesine gelirsek, o sözü kimin söyleme hakkı olduğu tartışılır ama sözlerinin sonunda da gördüm ki 'Bu iki tarafa da zarar veren bir şeydir, onun için halledilmesi gerekir' gibi bir şeyler de söylüyor. Son derece pozitif şeyler söylemek lazım. Ya pozitif konuşalım ya susalım."
Söz konusu vatansa gerisi teferruattır sözü kime ait
Nasıl ki Kurtuluş Savaşı'nda söz konusu vatanolduğunda gözümüz hiçbir şeyi görmediyseaynı durum tekrar yaşansa yine bu millet aynı mücadeleyi gözünü kırpmadanverecektir .
Atatürk, havacılık alanındaki gelişmeleri takip ederek, Türkiye'de tatbiki için adımlar atılmasını sağlamıştır. Ona göre insanlığın hizmetine girecek en büyük gelişmeler havacılık alanında olacaktı. Hatta gün gelecek, insan oğlu uzaya, başka dünyalara gidecek, Ay’ı ve benzeri gezegenleri bile fethedecekti. İşte bu çağdaş savaşlar da göklerde üstün olan uluslar tarafından kazanılacaktı. 1936 yılında Eskişehir Tayyare Alayını yaptığı ziyarette “Geleceğin en etkili silahı da, aracı da hiç kuşkunuz olmasın tayyaredir. Bir gün insanoğlu tayyaresiz de göklerde yürüyecek, gezegenlere gidecek, belki de aydan bize haber yollayacaktır. Bu mucizenin gerçekleşmesi için 2000 yılını beklemeye gerek kalmayacaktır. Gelişen teknoloji daha şimdiden bunu müjdeliyor. Bize düşen görev ise, batıdan bu konuda fazla geri kalmamayı temindir.” Gazi Mustafa Kemal Paşa, yaptığı konuşmalarla gençleri böylece havacılığa teşvik ediyordu.
Mevzu Bahis Vatansa Gerisi Teferruattır.
Bu söz, Türk Kurtuluş Savaşı’nın zorlu koşullarında, ulusun topyekûn bir direniş içinde olduğu dönemde anlam kazanmıştır. Atatürk, bu ifade ile bağımsızlık ve özgürlük için savaşan bir ulusun, siyasi görüşlerden, kişisel menfaatlerden veya herhangi başka bir unsurdan önce, vatanın bütünlüğünü korumak gerektiğini anlatmıştır. Vatanın varlığı tehlikedeyse, diğer tüm meseleler ayrıntıdan ibaret hale gelir ve ortak hedef, ülkenin bağımsızlığını savunmak olmalıdır.
"Söz konusu vatansa gerisi teferruat" sözü, ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e aittir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu önemli sözü Kurtuluş Savaşı zamanında söylemiştir. Söz konusu vatansa gerisi teferruat sözü "vatan uğruna savaşırken başka şeylerin ayrıntıdan ibaret olduğu, her şeyden önce vatan ve milletin geldiği" manasını taşımaktadır.
Mevzubahis vatansa; gerisi teferruattır
İki dünya savaşının dünya çapında sebep olduğu büyük ve ağır etki sonrasında, ilm kez aynı anda 203 ülkenin mücadele verdiği bir küresel virüs salgınıyla karşı karşıyayız. Koronavirüs 'Kovid-19' küresel salgının insan sağlığını; ülke ekonomilerini ve dünya ekonomisini, küresel ticareti; bireysel ve toplumsal hayatı, alışkanlıklarımızı etkileyen pek çok boyutunu konuşuyor ve tartışıyoruz. Bununla birlikte, devlet geleneği oturmuş ve kökleşmiş ülkelerin bütünü, ulusal çapta bir mücadele, gerçek manada bir 'kurtuluş' mücadelesi, pek çok 'fedakarlığı' gözeten bir mücadele verilirse ancak, 'virüs salgını' belasını bertaraf edebileceklerinin farkındalar.
Bu nedenle, bu tür 'ülke çapında' mücadeleler söz konusu olduğunda, tüm bir ulusu etkileyen 'Milli meseleler' gündeme geldiğinde, Türk halkının 'dayanışma' ve 'birlik-beraberlik' becerisi tarihe pek çok defa mal olmuştur. Kurtuluş Savaşı, 2. Dünya Savaşı, Kıbrıs Barış Harekatı, doğal afetler, 15 Temmuz, destansı bir 'Milli Dayanışma'yı bir çok defa başardık. Dünyada 2 milyar öğrenciyi evden eğitime, 5 milyar insanı ise 'evde kal' stratejisine zorlayan bu ölçüde bir küresel virüs salgını, bir yüzyıl sonra, çok daha geniş küresel etkileriyle yaşanıyor. Bu da, ulusal ölçekte, söz konusu virüs salgınıyla daha etkili, daha detaylı, daha 'fedakar'ca bir mücadeleyi gerektirmekte.
Başta tıp ve sağlık malzemeleri, teçhizatları olmak üzere, pek çok kritik ürün ve hizmetlerde gerçek manada bir 'Milli Üretim Seferberliği' süreci yaşıyoruz. Geçmişte 'Sakarya'da olduğu gibi, bugün de Koronavirüs Salgını'na karşı 'hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır' boyutuyla, hiç bir ülkeye, topluma kolay kolay nasip olmayacak bir topyekun koordinasyon ve dayanışma içerisinde süreci yürütüyoruz. Tüm güvenlik birimleri, bir yandan ülkemizin, bir yandan sınırlarımızın asayişi ve güvenliği adına mücadeleyi sürdürürken, bir yandan da yurt sathında büyüklerimizin ihtiyaçlarını, tarlalarını sürmeye kadar karşılıyor.
Tüm vatandaşlarımızın maske ve kolonya ihtiyacı adına topyekun bir üretim seferberliği söz konusu. Koronavirüsle mücadelenin en ön safında, 'cephe'de yer alan kahraman Sağlık Çalışanlarımızı korumak ve bu mücadeledeki teçhizatlarını eksiksiz kılmak adına, tıbbi ve koruyucu malzemeden, dinlenmeleri için otellerin seferber edilmesine kadar 'yürekten' bir mücadele sürdürülüyor.
Atatürk, 'Başkomutan' sıfatıyla, 7-8 Ağustos 1921'de Tekâlif-i Milliye (Milli Yükümlülükler) emirlerini bu anlayışla yayımlatmıştır. Burada esas olan, 'nin bugün 'Milli Yükümlülükler'ini, 'Milli Dayanışma' içinde, 'Milli Üretim Seferberliği' ile 'gönülden' yapabilecek bir iş dünyasına, imalat sanayine, tarım ve gıda sektörüne, hizmet sektörüne sahip olduğu gerçeğidir. Son 18 yılda, gerçekleştirilen ekonomik reformlarla kabuğunu bütünüyle değiştiren Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde, bu ölçüde bir 'Gönüldaşlığa Dayalı Milli Yükümlülük Seferberliği'ni milyonlarca ürünü, binlerce teçhizatı, 1,5 milyar TL'yi aşan 'Milli Dayanışma Fonu'nu oluşturabilecek dirayetle başarabilmektedir. Türkiye, böyle bir 'Milli Seferberlik' duruşuyla, gelecekte de bölgesi için yepyeni başarı hikayeleri yazmayı sürdürecektir.
Sözün aslı Mevzubahis vatan ise gerisi teferruattır şeklindedir
“Gerçekte Türkiye’ye ne kalacak? En zengin ve en verimli bazı bölümleri de dahil eski Osmanlı İmparatorluğu’nun yarısı ellerinden alınacaktır. Boğazlar Müttefiklerce işgal edilecek ve bunun da parası Türklerden alınacak. İstanbul Padişah için bir gelir kaynağı olamayacak çünkü bu gelir Müttefik işgal kuvvetlerinin giderlerini karşılayacaktır...”