Bu sayfada bilgi yok. · Nedenini öğrenin
Sonlarında Kaymas/Kaymaz diye bilinmektedir. Divân teşkilinde, Araman, eski önemini kaybettiği için ağaların oturduğu Kaymas veya Salmanlı, bu kasabanın, pazarın yerini almıştır10. Bu konuda, Hamid İnandık’ın ilgi çekici görüşleri vardır ve zaman zaman bazı köyler, Araman gibi fiziki kayıplara uğramışlardır11. Osmanlı Öncesi Araman
On binlerin Yürüyüşünü bahis konusu eden Xenophon, Kandıra Kerpe ve civarını Bithynia olarak işaret etmektedir. Burası Thynia ile Maryandiynlerin ülkesine yakındı. Nikomedia, Bithynlerin başkenti olarak kurulmuş, doğusunda ise tarihi süreçte Sangarios Nehri akmaktadır. Bölgede şimdiye kadar antik devir ile belirlenen başkaca iskân yeri yoktur. Köyler, eskiden günümüze kadar deniz kenarında değil, iç kısımlarda teşekkül etmiştir. Bazı antik devir yapı malzemeleri, yörenin eskiliğine dair fikir edinmemizi sağlamaktadır. Sangarios’un sularının bahar aylarında yatağından taşması üzerine Araman’a kadar, taşıyan suyun birçok yeri bataklık hâline soktuğu da bilinmektedir. Yer yer gölcükler de bunun delili olmaktadır. Güneydoğudaki Göller Sırtı ile Kum Tarla Beleni örnekleri verilebilir. Sık ormanlarla kaplı olduğu da söylenmektedir. Açmaların da bol olduğu gözden kaçmamakta idi. Bu orman örtüsü, Daphnusia/Kefken ve Kerpe’ye kadar yayılıyordu. Osmanlılar bölgeye nüfuz etmeden önce de, XI. yüzyıldan itibaren Türkmen yayılışının başlaması üzerine, Sangarios Nehri’nin Araman doğusuna isabet eden Ferizli ile Harmantepe taraflarında taştan örme hisarlar yapılmıştır ki bunların kalıntıları bu gün de orman içerisinde ayaktadır. Ova tipi kale veya hisar örneğinin henüz plânları da bozulmamış yapısına sahiptir. II. ve III. Andronikos devrinde, Palaiologoslar Paphlagonia’dan Bithynia’ya yönelik istilâlarına karşı bu hisarlarda direnmeye çalınmışlardı. Bunlar da yetersiz kalınca, Sangarios’un yatağının değiştirilmesi, Regio Tarsia’ya doğru akıtılması
10 V. Cuinet, aynı yer. 11 Bölgede, geniş kapsamlı arazi çalışmasına gerek vardır. Özellikle köyün yukarısında, küçük tepedeki hisar yeni baştan incelenmelidir.
denenmiştir. Bu atılım, zamanında büyük masrafları ve emeği gerektiren unsurlardı. Ancak, sonuçta, Türkmen akıncılarının önünün alınması hiç de başarılı olamamıştır12. Latin istilasından sonra da Mariandyn bölgesi ulaşıma kapanmıştı. Artık, Kandıra yolu ile Araman’ın kuzeyinden gerçekleştirilen, Karadeniz Ereğlisi’ne doğru yapılan yolculuklar yapılamaz olmuştu. Genoa ve Venedikliler, sahillerde koloniler vücuda getirirken, Kefken Adası, bulunduğu yer bakımından önem kazanmıştı. Araman’a ne gibi etkisi olduğu şimdilik karanlık kalmaktadır13. Paphlagonia’daki Candarlıların (Candar İli)’nin yeni hâkimlerinden Ali’nin de XIV. yüzyıl başında, Sangarios Nehri’ne kadar akınlar yaptığı da Grek kaynaklarınca belirtilmektedir. İşte böyle bir zamanda, Sakarya boyu hisarları yapılırken, onların arkasındaki ilk önemli savunma hattı da Araman ile daha kuzeybatıdaki Kandıra kalesi olmuştur14. Türkler, Akçakoca ile kuzeye doğru çıktıkça, Palaiologosların gözden ırak ve orman içindeki sahası Araman Hıristiyan ve Rumluk açısından artık son zamanlarını yaşıyordu15. Yöneticiler ise, ilk devir Osmanlı kaynaklarının sık sık tekrarladığı Tekür, Tekvur, Tekir unvanlı kişilerdi.
12 Pakhymeres’in işaret ettiği yer veya mecra değiştirme ile Sakarya, ovaya akıtılmıştır. Tabii olarak, Justinianus veya Beş Köprü, sadece Saphon Gölü’nün bir ayağını teşkil eden Melas, şimdi Çark Suyu’nun altından geçtiği akarsu hâline dönüşmüştür. Çeşitli nedenlerle, fiziki şartların değişmesi ile, arazideki eğim değişikliği de, akarsu yatağının iyice değişmesine sebep olmuştur. Adliye Köyü yakınında Adapazarı ovasına giren Sakarya’nın, arazi kazımları sırasında, geniş kumluk teşkil, etmesi, bu tarihçinin yazdıklarını doğrulamaktadır. 13 Bkz: D. M. Nicol, Bizans’ın Son Yüzyılları (1261-1453), çvr: B. Umar, İstanbul 1999; U. Bosch, Kaiser Andronikos III Palaiologos: Versuch Einer Darstellung der Byzantinischen Geschichte in Jahren 1321-1341, Amsterdam 1965. 14 R. G. de Clavijo, Embassy to Tamerlane, çvr: Guy Le Strange, London 1928; Bkz: E. Konukçu, Sakarya ve Gezginler, Sakarya Tarihi’nden ayrı basım, s. 112-113; Ali Bey ve hakkındaki görüşler için bkz: A. Zachariadou, Pakhymeres’e Göre Kastamonu’da Amourioi Ailesi, çvr: Z. G. Öden, Tarih İncelemeleri Dergisi, XVI (2001), s. 225-237. 15 Charles Texier, Küçük Asya, Ankara 2000, l, s.80. 16 Tekfur, T.k.f.u. r imlâsı ile yazılmaktadır. Konstantinopolis’te Palaiologos İmparatoru, kale ve hisarlarda da oranın imparator adına yöneticisidir. Çok azının adı yerli kaynaklarca zikredilmektedir. Tekür veya Tekir okunuşları da vardır.
Yurtdışı bahis sitelerinden biri
Her ne şekilde olursa olsun, Ayvalık’a böyle bir fermanın verilip verilmediğini doğrulamak mümkün görülmemektedir. Buna rağmen, günümüzdeki tarihçiler bile Sakkari’ye dayanarak[] Ayvalık’ın modern anlamda ilk Yunan yerleşmesinin çekirdeği olduğu sonucuna varmaktadırlar. Osmanlı İmparatorluğumda her zaman kişilere olduğu kadar kimi şehirlere de vergi bağışıklığı tanınması, bazı kolaylıklar sağlanması yoluna gidilmiştir. Akdeniz’de birtakım adalar, “Donanmay-ı Hümayun” için gerekli elemanları sağlamak karşılığında belirli vergilerden muaf tutulmuşlardı. Fakat bu tür ayrıcalıklar, dönemin defter, ferman ve diğer belgelerinde belirtilir ve bunların saklanmasına özen gösterilirdi. Nitekim kıyıya yakın bir kasaba olan Ayasuluk (Selçuk)’ta oturanlar, “ücra yerde ve deniz kenarında ihtiyatlu mahalde mütemekkin” oldukları, daha açıkçası, korsanların saldırısını göğüslemek zorunda kaldıkları için, “suhreden ve cerahordan ve hisar yapmasından ve doğancıdan ve sekbandan ve azabdan vesair avarız-ı divaniyeden” muaf tutulmuşlardı. Sultan II. Bayezid (1481-1512) in Ayasuluk’a tanıdığı bu ayrıcalık kendisinden sonra bütün padişahlar tarafından onanmış ve her il yazımında bu hükmün geçerli olduğu açıklanmıştı[]. Oysa Ayvalık’la ilgili incelediğimiz bütün belgelerde böyle bir ayrıcalıktan sözedilmemesi, şehre verildiği ileri sürülen özerklik fermanı konusunda şüphelerimizi artırmaktadır. Gerek Şanizade[], gerek Cevdet Paşa[] Ayvalık’ın bir cesim mukataa olduğunu yazmaları, şehrin özerk bir yönetime sahip olmadığını kanıtlamaktadır. Çünkü, mukataaya bağlanmış bir gelir alanı üzerinde “her türlü mali haklarla birlikte bir kısım idari ve inzibati haklar”ın [] da devam ettiğini ve bu hakların malikane sahibine ait olduğunu biliyoruz. Ayvalık’ın dışarıyla kolayca bağlantı kurabilmesi, birtakım göçmenleri kendisine çekmesi, doğrudan doğruya bir kıyı şehri olmasına bağlı bulunmaktadır. Ayrıca, Fenerli Rumların devlet kapısında elde ettikleri nüfuzun bir sonucu olarak, İzmir ve İstanbul’da olduğu gibi, burada da okullar açılmıştı. Bu okulların zamanla, kiliselerde olduğu gibi, Yunan propagandasının odak noktaları haline geldiği çok iyi bilinmektedir[].
ÖZET Tarih kaynaklarının metinleri neşredilirken, istenmeyerek bazı hatalar yapılmaktadır. Bunlardan bir örnek de, Ermeni Pazarı olarak günümüz Türkçe’sine aktarılan yer ismidir. Akçakoca tarafından Kandıra sonrası Osmanlı Beylik topraklarına katılan bu yer aslında Ermeni Pazarı değil Araman’dır. XV. yüzyılda “pazar” özelliğini koruyan Araman, Akçakoca tarafından ele geçirilmiş ve ölümünden sonra da “ümera”dan Yahşilü’ye verilmiştir. XVI. yüzyıldaki vakıf kayıtlarından, burada Pîrî Paşa ve Hamza Bey’in hayır eserleri olduğu da anlaşılmaktadır. Ermeni Pazarı-Araman Pazarı’nın ilk doğru okunuşu Prof. Dr. Kemal Yavuz’a ait olmaktadır. Anahtar kelimeler: Akçakoca, İlk devir Osmanlı kaynakları, Araman’ın durumu ve Prof. Dr. Kemal Yavuz okuyuşu.
Osmanlı Beyliğinin kuruluşu, Ertuğrul Gazi’nin ölmesi ve Söğüt’te toprağa verilmesinden sonra, halefi, beylik tahtına geçen Osman Gazi tarafından gerçekleştirilmiştir. Osman, güneyde Çavdar Tatarı ve Kütahya’daki Germiyanlılar, kuzeyde, Bithynia’ya hakim Romailer/Bizanslılar ile komşu idi. Selçukluların izni ile ucda yerleşmeleri ve kendilerini il ve ulus olarak toparlamaları da XIV. yüzyıl başlarında gelişmiştir. Aşiretten ortaya çıkan ve gelecek yüzyıllarda, cihan devleti olma yolundaki Osmanlılar, Bithynia’da Bizans tekfurları ile mücadele ettiler. Harmankaya Tekfuru da kendisine katılmış ve böylece ilk Hıristiyan-Müslüman birlikteliği sağlanmıştır. Kısa süre sonra da, Mudurnu Dağlarında, Ertuğrul ile Domaniç ve Söğüt taraflarına gelen, fakat İnegöl Tekfuru ile anlaşamadığı için, bölgeden ayrılan Samsa Çavuş, Bolu’da Ahiler, Nallıhan ve çevresinde de Tatarlar/İlhanlılar ile temasta idi. Onun gibi, Osman Gazi ile birlikte hareket eden kumandanlar arasında Akçakoca, Konuralp, Abdurrahman Gazi, Köse Mihal, Ak Temür gibi şahsiyetler de, ilk ve geç devir Osmanlı tarihçilerince, bahis konusu edilmişlerdir1.
Akçakoca, Sakarya Nehri’nin aşağı taraflarında Osmanlıları Karadeniz’e kadar ulaştıran komutanlardandır. Ayangölü, Sakarya ve Nikomedia’nın kuzeyinde kalan araziyi tümü ile ele geçirmiş, bunu Boğaz içi sahillerine kadar genişletmiştir. Başta Âşıkpaşazâde olmak üzere birçok tarihçi, Kandıra fethine, buradaki Rumların ve idarecilerinin uzaklaştırılmasına temas ederler. İbn Kemal de Kandıra meselesine özel bir ilgi göstermekte, nasıl alındığını da ifade etmektedir. Kandıra’nın Bizans dönemindeki ismi bilinmiyor, Türkler tarafından ele alındıktan sonra şimdiki ve o zaman da kaynaklarda geçen Kandıra ismini vermişlerdir. Görüşüme göre, Kandıra’nın eski bir isimden uyarlaması mümkün değildir. Buna dair de her hangi bir işaret yoktur. İsmin Kan-dıra’dan, yani iki heceden oluştuğu hemen anlaşılmaktadır. Samandıra örneğindeki gibi, son kelime “dıra”, “dere” den bozulmadır. Böylece Kan-dere, Kan-dıra resmi belgelere ve tarihlere geçmeye başlamıştır. Âşıkpaşazâde, Mehmed Neşrî, Hadidi ve İbn Kemal, Kandıra’dan sonra da Akçakoca’nın diğer bir hisar üzerine yürüdüğünü yazmaktadırlar. Bunlardaki ortak isim Ermeni Bazarı’dır2. Domaniç ve Yenişehir civarında Ermeni Bazarı, Ermeniye v.s isimler göze çarparken, Kandıra yakınlarındaki bir yerin de bu günkü değerlendirmelere bakılarak, Kandıra ile Nikomedia arasındaki Armaş ile ilgilendirilmesi de doğru değildir3. Kandıra, Sakarya ve Nikomedia arasında olduğu kesinleşen bu yer, hatalı okumadan veya yorumdan dolayı Ermeni Pazarı olup çıkmıştır4. Metnin eski yazmadan doğrudan kendi imlasına göre “Ermeni Bazarı” şeklinde okunuşu ve izah edilişi, kendi usullerine göre doğru gibi düşünülebilir. Hatta Armaş/Ermeşe köyünün, kasabasının varlığı da, bu düşünceye göre değerlendirme yapanların bu temayüle ulaşmasını tabii ki haklıymış gibi göstermektedir. Ancak, Kandıra civarında ve Sakarya nehrine de yakın bir yerleşme yeri durumundaki Ermeşe/Armaş’ın bu şekilde değerlendirilmeye çalışılması, hemen temas edelim ki doğru değildir. Zira Ermeşe, XVII. yüzyıl başlarında kurulmuştur. Bu iskânı da hazırlayanlar Doğu Anadolu’dan gelen Ermenilerdir. Padişah tarafından kendilerine yerleşme izni veren devlet başına şükran olmak üzere Armağan-ı Şah diye isimlendirdiklerine dair söylentiler de vardır. Jean-Babtiste Tavernier ve Polonyalı Simeon gibi gezginler, Armaş ile ilgili ifadelerinde, kasabanın XVII. yüzyılda teşekkül ettiklerini ve Ada köyüne, yani Adapazarı’na yakın bir yerde olduklarını da zikretmeleri, bizi Armaş dışında bir başka yeri aramaya sevk etmişti. Eski kayıtlada, Armaş’ın kuzeydoğusunda, Sakarya Nehri taraflarında, bir başka kasabanın, hem de hisarı ile mevcudiyeti vurgulanmaktadır. Burası Araman’dır5. V. Cuinet, Armaş/Ermeni Pazarı hakkında bilgi verirken, yeni kurulan bir kasaba olduğunu da yazmıştır6. Ama, diğer Araman’dan habersizdir. Ama yine de, buranın güneydoğusundaki Kaymas/Salmanlı’yı da zikretmeden geçemez, Âşıkpaşazâde’nin son bilimsel yeni harflere çevirisini yapan Prof. Dr. Kemal Yavuz, yazmadaki ismin Ermeni Pazarı değil, Araman Pazarı olduğunu kesin olarak vurgulamıştır.
Armaş veya Ermeşe’nin, Ak Meşe’nin Ermeni yerleşmesi olduğu ama yeniden ortaya çıkan Araman’ın ise tam anlamı ile saf Türklerden ibaret olduğu kaynaklarca doğrulanmaktadır. Burası da XVII.-XIX. yüzyıllarda, pazar geleneğini üzerine almıştır8. Civar köylülerin hisar altında, düzlükte toplanarak, alışveriş yapmaları ve bunu haftanın muayyen günlerinde hayata geçirmeleri, Araman’ın “Pazar” niteliğinin de bulunduğunu ortaya koymuştur. Bazen, yerli ağızlarda Araman, başına “v” ilâvesi ile Varaman’da olmuştur. O yüzden ahali arasında “Araman-Varaman” gibi tekerlemeler de ortaya çıkmıştır9. Araman’ın Yeri Araman, Kandıra yakınlarında, Kandıra’nın güneydoğusundadır.
Akçakoca’nın akını ve daha sonra da onun ölümü ile Orhan Bey’in bu yöreyi Yahşilü’ye vermesi dolayısıyla iki defa zikredilmektedir. Araman, Adapazarı-Kandıra, İzmit-Kandıra yollarına yakındır ve birinin de üzerinde yer almaktadır. Yörenin göze çarpan yükseltisi Oflak Dağı’dır. Civarında pek de yüksek olmayan, ova özelliğini de bozacak görünüşte tepeciklerle doludur. Çevresinde ormanlar sıklaşırken, Araman’da ise bu örtü seyrekleşir. Bazı derecikler de düzlüklerde göze çarpmaktadır. Araman, düzlükte bulunmaktadır. Hemen üzerinde, kuzeydoğusunda ise, büyük ölçekli haritalarda, hisar işaretli savunma yerine sahipti. Döğdüren, Hacı İsmail, Terziler, Yukarı Köy, Solaklar, Hızırlar, Omurca/Umurca, Küsanlı, Sahtiyanlı, Potuklar, Ömerli, Düğmeciler, Kara Davudlu köyleri de zamanla Araman civarında göze çarpmaya başlamıştır. Terziler ise Kocaili yarımadasında daha birçok yerde dağınık hâlde bulunan ulus veya boydur. Konuralp’in ele geçirdiği ve sonra Eski Bağça’dan bozulma Üskübi kasabasının önemli ve eski mahallesi de Terziler adını taşımaktadır. Bu yüzden, Araman yakınındaki Terziler de, Osmanlı kabileler topluluğu içinde tıpkı Kumarîler gibi incelenmesi gereken Türk topluluğudur. Güneydoğudaki Salmanlı ise XVIII. Yüzyıl
8 N. İpek, Kutsanmış Topraklar: Armaş ve Ermeniler, İstanbul 2006. 9 V. Cuinet, IV, s. 366
Site hakkında tek gerçek kolay para yatırma, kolay para çekme
Hirs ve tamahi yiiziinden, iki ki§inin oliimuyle neticele- necek bir cinayete zemin hazirlayan, yani pi§irdigi borege bi- le bile zehir katan kadin, kocasi gittikten sonra kendi ken dine dii§uniiyordu: — Herif altunlari hele bir ele gegirsin, sonrasi gok kolay diyordu.